DETAY

ana sayfa / detay
geri dön

HIZLI ERİŞİM

Nesilden Nesile Evrile Evrile Neyi Öğreniyoruz?
İnanmak beklenti halidir.Beklentiler umudetmeyi besler. Bunun nesi kötü ki diyebilirsiniz...

İnanmak, içsel dünyamıza tuttuğumuz veya tutamadığımız aynanın ,dış dünyamızdan edindiğimiz bilgilerin oluşturduğu ve hatta yayıldığı temel tabanı , veri yığını , toprağı ne derseniz diyin alttaki temel kodları - öğrenmişlikleri ile üzerine yansıttığı akisi gibidir. Burada ki içsel dünya zamana ve mekana bağlı olduğu kadar aynı zamanda zaman ve mekandan bağımsızdır da.

Nasıl mı? Haliniz ve deneyimlerinize anlam veremediğiniz yaşam pratiği kesitlerinize objektif göz atabilmeyi başarabilirseniz göreceksiniz ki kanat çırptığınız havalanmaya çalıştığınız fakat kıpırdayamayadığınız ve yerinizde saydığınızı hissettiğiniz zamanlar gibi soyut öncellerin hakimiyetindeymişcesine içinden çıkabilmek ile ilgili karamsar düşüncelerin hakim olduğu anlarınız çokçadır.Nesillere, soylara, ata ve dedelerinize ait anı kayıtlarınız zaman ve mekandan özgür inançlarınızdır.

Bu inançların ne olduğunu sizi nasıl etkilediğini hayatınızı nasıl yönettiğini bilebilmeniz için ,tıpkı bu bilginin ait olduğu

sizin üst bilinciniz ile tahmin yürütemeyeceğiniz öngöremeyeceğiniz

anının zamandan ve mekandan özgür olduğu zamansızlığa bir yolculuk yapmanız şarttır. Orası bilincin dışındadır. Bilinç bilendir.Bilmek beynin belleğinde bir olgu veye bir nesne ile ilgili zaman ve mekana bağlı somut bilgi tutma eylemidir. Elle tutulur olmaksızın yaşanmışlığın yarattığı duygunun her türlü hissiyatı kişinin anlam dünyasında vücut buluyor ise o vakit bu bir deneyim veya bilme haline dönüşür.

Bir yandan farkında olmadığı ve yönetildiğinden habersizce edindiği gölge kişilikler ile hayata devam eden  benliği

diğer taraftan hem farkında olabileceği hemde olamayacağı beşeri kimlikleri ile hayata devam eden benliği....

Bu hallerin tümü çok sayıda rolü canlandırmayı beraberinde getirir ki

genellikle rollerin de pek farkında olunmaksızın başroller-yanroller bazen berbat bazense mükemmel oyunculuk örnekleri ile yansır hayata bir sinema filmi gibi...

 

İnanmak beklenti halidir.Beklentiler  umudetmeyi besler.

Bunun nesi kötü ki diyebilirsiniz...

Bazen bu duygu öylesine yoğun olur ki, beklenilenin gerçekleşme olasılığı veya objektif bir öngörünün geri bildiriminin dahi  önemi kalmaz ve yanılsamayı gerçek atfeden zihinsel süreçler sırf beklentisinden vazgeçmeme takıntısından dolayı çamura batmay başlar.

Duygusal çöküntüler, tükenme eğilimleri, anksiyetik algı vs.temel besini inanmaktır.

Hurafelerin kaynağı da vazgeçilmesi mümkünmüş gibi görünmeyen dirençli anlamlandırma mekanizmasının güdülemesidir.

Bir bilgiye bir deneyime kendiniz dışında birini de inandırabilmenin en kestirme yolu insanların zihinlerindeki kavramları kendi kavram dünyanızda  yarattığınız güçlü inancı  bu kişilere çocuğa tanımlar gibi tane tane sabırla baştan tanımlamaktır.Hedef kitleyi bir konuya İnandırmak zihinleri yeniden programlama eylemidir aslen.

İnsan zihni boş duramaz, düşünmek yavaş yada hızlı aralıksız bir faaliyettir.İnanmak bir anlamda bir olguyu veya süreci takip etmek inandırmak ise bir diğerinin aynı olgu veya süreci takip etmesine veya bazen tekrar tekrar üstünden geçmesine ikna olduktan sonra ki çabasının doğal getirisidir.Birbirinden çok uzakta kişilerin benzer ihtiyaçlarından özelliklede benzer bilmek isteme eğilimlerinden kaynaklı davranış ve zihinsel süreçleri genellikle  çok farklı yollardan geliştirdikleri terminolojiler ile benzer İnançlar geliştirmeleride olası kılar.

Düğün , ölüm , doğum gibi anlara karşı geliştirilen kültürel yansımaların benzerlikleri gibi....

Yaban koyunlarının yavrularını tanıması ve ait olana sahip çıkmada içgüdüsel yaklaşımı!!!

 Bern Hayvanat Bahçesinde yapılan deneylerlerin sonucu....

 Yavru bezle çevrili bir sandığa konur, melemesine bütün dişiler koşar, dişiler teker teker yavrunun makat bölgesini koklarlar, bundan sonra yalnız anasının yavrunun yanında kaldığı görülür.

Bir dişi yaban koyununa ,kendinin olmayan bir yavruyu da kabul ettirmek mümkündür, bunun için kendi yavrusunun makat bölgesi salgısını bir başka yavrunun makat bölgesine sürmek yeter. Buna karşı makat bölgelerine esans sürülen veya "pantalon" giydirilen yavruları anneleri tanıyamamaktadır.

Ait olma ve sahip olma inancımız...

Kaliforniya deniz aslanları doğumdan sonra soluk almazsa anneleri onları boynundan tuttuğu gibi birkaç kez suya daldırıp çıkarır, sonra toprağın üzerine koyar, yavru soluk almaya başlar.

Yaşama  hayatta kalmaya duyduğumuz inancımız...

Bir yunus yavrusu doğunca erişkin yunuslar yavrunun ve doğum sırasında zayıf düşmüş annenin etrafında halka olur, böylece kan görüp yaklaşacak köpek balıklarının hücumu önlenir. Yunus yavrusu doğar doğmaz kendisine bir "vaftiz anası" bulunur, anne beslenme veya diğerlerine yardım için ayrıldığında vaftiz anası yavruya bakar .

Hatta bazen vaftiz anası "babysitter" (çocuk bakıcısı) görevi yaparak birçok yavruya birden bakar. Aslanlarda da buna benzer bir durum vardır. Annelerin hemen hepsi doğumdan sonraki ilk haftaları yavrulanrı ile geçirir, bu sırada yavrularını kendileri besler, emzirir ve korurlar .Yavru aslan annesinden uzaklaşabilecek kadar kuvvetlenince anne diğer dişilerin yanına gider, bu andan itibaren her dişi herhangi bir yavruyu kendi yavrusuymuş gibi korumaya ve emzirmeye mecburdur. Likaon'larda (bir çeşit Afrika sırtlanı) bütün sürü yavruların büyütülmesinde yardımcı olur Anne inin eşiğinde durarak yavruları korur.

Tüm bu bilme ve inanma eğilimimizi

 ait olma, sahip olma, hayatta kalma ve hayatı güvenli sürdürebilme, bilinmeyene duyduğumuz korku ve bildiğimize karşı gelen emniyette hissettme kodları ile evrile evrile evrildikçe gelişme dürtümüz ile nesilde nesile aktarıyoruz.

Bazen tıpkı bir yarasanın yoğun yağmurlar sebebi ile yuvadan çıkıp böcek arayamamasının halsizlik ile sonuçlanması ve  ümitsizlik içgüdüsü ile yavrusunu terketmesi nasıl ki yavrunun ölümüne sebep oluyor ise koşullar negatif yada pozitif halleri ile süreçleri siz isteyin veya istemeyin olacağına vardıracaktır.

Dğum sonrasında plesentayı yemenin normal olduğu memelilerde

anne ile yavru arasında normal şartlarda doğumdan hemen sonra ses alış verişi başlar, bu sayede anne plasenta zarlarını, göbek kordonunu ve yavruyu birbirinden ayırt eder. Eğer bu ses alış verişi olamazsa, örneğin anne sağırsa, ya da yavrunun sesi çıkamıyorsa anne plasenta ile yavruyu birbirlerinden ayırtedemiyebilir ve plasenta sanarak yavruyu yer.

Yaşam hem kontrol edilebilir hem de kontrol edilemez inançlar ve bilgiler ile örülmüş muazzam bir alandır.

Hem sana ait hem senin dışında!!!!


Yazan:Nejla Ceylan Özveren
Uzm.Yoga Eğitmeni/Antrenör
ThetaHealing Terapist

PranicGelişim& PranaYOGA
Arabacı Alanı mah.Mehmet Karabaşoğlu  cad. no:2 kat:3
Serdivan/SAKARYA
t.0264 2821740
c.0555 9670721
www.pranayoga.com.tr