DETAY

ana sayfa / detay
geri dön

HIZLI ERİŞİM

Yoga’nın 5 Temel Prensibi
1-Doğru egzersiz, 2-Doğru nefes, 3-Doğru gevşeme, 4-Doğru beslenme, 5-Doğru meditasyon ve pozitif düşüncedir.

Yoga’nın 5 Temel Prensibi

1-Doğru Egzersiz


Yoga’nın 5 Temel Prensibinden ilki :  fiziksel bedenimiz hareket etme ve egzersiz yapma üzerine programlanmıştır.

Eğer yaşam tarzımız, kas ve eklemlerimizin doğal hareketlerini yapmalarına imkan vermiyorsa, zamanla hastalıklar ve büyük rahatsızlıklar ortaya çıkar.

Doğru egzersizler; kişinin beden, zihin ve ruhsal hayatına fayda sağlar, dolayısıyla da keyiflidir.
Kasları, mekanik hareket ve egzersizlerle geliştirmek için tasarlanmış birçok modern kültürfizik sistemleri mevcuttur.

Yoga, bedeni, ruhun mükemmelliğe giden yolculuğunda bir araç olarak görür. Yogik fiziksel egzersizler, sadece vücudu geliştirmek üzere tasarlanmamışlardır, aynı zamanda zihinsel becerileri ve ruhsal kapasiteyi de genişletirler.
Yogik fiziksel egzersizler için, Sanskritçe -sabit duruş- anlamına gelen Asana kelimesi kullanılır. Çünkü Asana'da (duruşta) bir müddet durulması gerekir. Ancak bu çok kapsamlı bir uygulamadır.

İlk olarak amacımız vücut esnekliğinin arttırılmasıdır. Vücut esnek olduğu ölçüde gençtir. Yoga duruşları, omurganın sağlık, güç ve esnekliğine odaklanır. Omurga, bedenin çok önemli olan sinir sistemine ev sahipliği yapar. Egzersizle omurganın esnek ve kuvvetli olması sağlanarak, dolaşım artar ve sinirlerin besin ve oksijene erişmesine imkan verilir.
Asanalar ayrıca iç organlar ve salgı sistemi (bezler ve hormonlar) üzerinde de etkilidirler.

Bedenimizdeki bu harikulade programın bir ömür boyu aksamadan devam etmesini istiyorsak; Doğru egzersizlerle kişinin beden, zihin ve ruhsal hayatına fayda sağlayabilecek , kasları , mekanik hareket ve egzersizlerle geliştirmek için tasarlanmış birçok modern kültürfizik sistemleri mevcuttur.

Yoga’nın 5 Temel Prensibi Yoga da uygulanan asanalar (duruşlar) bize doğru egzersiz konusunda sonsuz olanak sağlar.

 

2-Doğru Nefes


"Solunum bedende var oldukça hayat var demektir. Solunum yok olunca hayat da beraberinde yok olur. Bu nedenle solunum eğitilmelidir..."
Hatha Yoga Pradipika CH.23

Yoga bize ciğerlerimizi nasıl maksimum kapasitede kullanacağımızı ve nefesimizi nasıl kontrol edeceğimizi öğretir. Doğru nefes; derin, yavaş ve ritmik olmalıdır. Bu yaşamsal gücü ve zihinsel berraklığı arttırır.
Pek çok insan nefes alıp verirken ciğer kapasitelerinin bir bölümünü kullanırlar. Sığ bir şekilde, göğüs kafesini hemen hemen hiç genişletmeden… Omuzlar kamburlaşır, sırtın üst kısmında ve boyunda ağrılı bir gerginlik oluşur ve oksijen yetersizliği çekilir.

Üç tür nefes vardır:
1.Omuz nefesi; en sığ ve en kötü olası tiptir. Omuzlar ve köprücük kemiği yükseltilir ve nefes alırken karın kasılır. Maksimum çaba harcanmış olur ancak minimum miktarda hava solunulur.
2.Göğüs nefesi; göğüs kafesi genişletilerek alınan nefestir ancak eksik kalan ikinci nefes türüdür.
3.Derin karın nefesi; ciğerlerin en derin ve en geniş bölümüne kadar hava taşımasından dolayı en iyi nefes türüdür. Soluma yavaş ve derindir ve diyafram doğru bir şekilde kullanılır.

Aslında bu türlerin hiçbiri tam değildir. Tam bir yogik soluma üçünün sentezidir; derin bir solumayla başlayan nefes alımı kaburgaların arasından omuzlara kadar devam eder.

Karın Nefesini Öğrenmek
Doğru diyafram nefesini hissedebilmek için gevşek kıyafetler giyinin ve sırtüstü uzanın. Elinizi üst karnınıza, diyaframın bulunduğu noktaya yerleştirin. Nefes alın ve yavaşça verin. Karın nefes alırken dışarı doğru genişlemeli ve verirken küçülmeli. Bu salınımı hissetmeye çalışın.

Tam Yogik Nefesi Öğrenmek
Karından nefes alıp vermede ustalaştıktan sonra tam yogik nefesi öğrenmek için hazır olacaksınız. Yavaşça nefes alın, önce karın şişsin, sonra göğüs kafesi. Verirken de önce karın insin sonra göğüs, bir dalga gibi… Bu tam yogik nefestir.

Pranayama
İyi solunum için en önemli şey Prana'dır (yaşamsal nefesin suptil enerjisi). Prananın kontrolü zihnin kontrolünü sağlar. Nefes egzersizleri -Pranayamas- olarak adlandırılır, ki bu da Prananın kontrolü anlamına gelir.

3-Doğru Gevşeme

Dış etkenler (günlük yaşamda karşılaşılan gürültü, koşuşturmaca, stres, yorgunluk, diğer canlılarla olan negatif kurulan bağlar vs..) vücudumuzda, zihnimizde ve ruhumuzda gerginlik yaratır.

Yoga; önce bedenimizdeki kasları derinlemesine rahatlatarak sonra zihnimizi sakinleştirip temizleyerek daha sonrada pozitif ruh haliyle enerjimizi dengeleyip derin bir gevşeme, dinlenme, rahatlama sağlar.

 

Arabaların, uçakların, telefonların, bilgisayarların ve diğer modern stres tetikleyicilerinin keşfinden çok önce, Rishiler (bilgeler) ve eski zaman Yogileri çok güçlü derin gevşeme teknikleri buldular. Aslında günümüzün birçok stres yönetimi ve gevşeme teknikleri bu gelenekten alınmıştır. Yogi, derin olarak tüm kasları gevşeterek gerçek manada sinir sistemini yenileyebilir ve derin bir iç huzura ulaşabilir.

Beden ve zihin, sürekli olarak kapasitesinin üzerinde çalıştığında, doğal işlerini gerçekleştirme verimliliği azalır. Modern sosyal yaşam, yemek, iş ve hatta eğlence olarak adlandırılan pek çok şey, modern insanın gevşemesini zorlaştırır. Birçok insan, gevşemenin ve dinlenmenin, tekrar şarj olmak için doğal bir yol olduğunu dahi unutmuşlardır. Hatta dinlenmeyi denerken bile, gerginlik dolayısıyla fiziksel ve zihinsel enerji harcanır.
Enerjimizin çoğu gereksiz yere, kaslarımızı sürekli olarak işe hazır tutmak için harcanır. Öyle ki bu esnada harcanan enerji, iş yaparken harcanan enerjiden fazladır. Beden ve zihin dengesini düzenlemek ve dengelemek için en iyi yol, bedende üretilen enerjiden tasarruf etmektir. Bu gevşemeyi öğrenerek yapılabilir.

Hatırlanmalıdır ki, bedenimiz gün içerisinde, ertesi gün için gerekli olan maddeleri ve enerjiyi üretir. Ancak kötü ruh hali, kızgınlık, incinme ya da yoğun öfke hallerinden dolayı bu maddeler ve enerji birkaç dakika içinde tükenir. Bu şiddet duygularının patlaması veya bastırılması alışkanlık haline gelir. Sonuç sadece beden için değil zihin için de hasar vericidir.
Tam bir gevşeme sürecinde hiçbir enerji harcanmaz, ancak çok az bir kısmı bedeni normal durumda tutmak için tüketilir, kalanı depolanır ve korunur.

Mükemmel gevşemeyi sağlamak için yogiler tarafından 3 yöntem kullanılır:
-Fiziksel-, -Zihinsel- ve -Ruhsal- gevşeme.
Gevşeme, kişi ruhsal gevşeme aşamasına ulaşana kadar tamamlanmış değildir, ki bunu sadece ileri düzeyde ruhsal çalışmalar yapan adaylar bilir.

A.Fiziksel Gevşeme
Biliyoruz ki her olay, düşüncenin bir sonucudur. Düşünceler eyleme dönüşür. Zihin kaslara kasılmaları emrini verebildiği gibi, yorgun kaslara gevşemeleri mesajını da verebilir. Fiziksel gevşeme önce ayak parmakları ile başlar ve yukarı doğru devam eder. Kendi kendine gevşeme telkini, kaslardan kulaklara, tepeye kadar ulaşır. Sonra yavaşça böbreklere, karaciğere ve diğer iç organlara gönderilir. Bu gevşeme pozisyonu Savasana – Ölü Duruşu olarak bilinir.

B.Zihinsel Gevşeme
Zihinsel gerginliği yaşarken, birkaç dakika yavaş ve ritmik nefes alıp vermek önerilir. Zihin sonunda sakinleşecektir. Bir tür dalgalanma hissi deneyimleyebilirsiniz.

C.Ruhsal Gevşeme
Her ne kadar zihni gevşetmeyi denesek de, tüm gerginlik ve endişeler, ruhsal gevşemeye ulaşmadan ortadan kalkmaz.
Beden ve zihinle özdeşleştiğimiz sürece, endişeler, üzüntüler, korkular ve öfke varlığını sürdürür. Bu duygular gerginlik getirir. Yogiler bilirler ki, bir kişi beden/zihin düşüncesinden geri çekilip kendini ego-farkındalığından ayırmadığı sürece tam anlamıyla gevşeme elde etmenin yolu yoktur.
Yogi kendisini; güçlü, barışçıl, mutlu benliği ile ve saf bilinçle özdeşleştirir. Bilir ki; tüm güç, bilgi, barış kaynağı kendi içindedir, bedende değil. Bu -Ben saf bilincim, saf benliğim- bilincine, gerçek doğamıza uyarak uyumlanırız. Kendini benlikle tanımlama, gevşeme sürecini tamamlar.

Ayrıca ;Gevşeme için kaliteli uyku vazgeçilmezdir.

Uykuyu kolaylaştıran ve uyku-uyanıklık çevrimini ayarlayan Melatonin hormonu, akşam saatlerinde salgılanmaya başlar ve gece 02.00–03.00 saatlerine kadar da artarak devam eder. Ayrıca protein yapımı ve hücre çoğalmasını sağlayan büyüme hormonu 24.00’te en yüksek seviyeye ulaştığından, en geç saat 11.00’de uykuya geçilmelidir. Aşırı ışığa maruz kalma, televizyon seyretme ve elektromanyetizma gibi dış tesirler, melatonin salgısını azaltarak, bu sistemin işleyişini bozar.  Sabah 06.00’dan itibaren kortizol ve adrenalin salgısı arttığından, uyku yoğunluğu ve doyumu gerçekleşmez. Ayrıca günün diğer saatlerine göre daha verimsiz olduğu bilinen ve uykuya eğilimli olunan öğle saatlerinde, derin ve yavaş uyku döneminden oluşan yarım saatlik bir gündüz uykusu da, vücut için yararlı olmaktadır.

Kaliteli bir uyku için…

·         Her gün aynı saatlerde uyuyun ve aynı saatlerde uyanın.

·         Düzenli egzersiz yapın.

·         Akşam yemeğinizi yatmadan en az 2-3 saat önce yiyin.

·         Çay, kahve, kola gibi kafein içeren içecekleri, yatmadan 3 saat önceki zamanda içmeyin.

·         Yatmadan 15 dakika önce içeceğiniz ılık süt ya da yapacağınız ılık dış uyumanızı kolaylaştırır.

·         Yatak odanızda televizyon, bilgisayar, cep telefonu gibi cihazlar bulundurmayın varsa kapatın.

·         Yatak odanızın ısısını 18-21 C°arasında ayarlayın.

·         Yatak odanızın gürültüsüz, karanlık ve düzenli olmasını sağlayın.

·         Çok sert veya yumuşak olmayan ortopedik bir yatak ve yastık kullanın.

·         Mümkün olduğunca sağ tarafınızın üzerine yatın. Yüzüstü veya sırtüstü yatılması solunum ve kalple ilgili hastalıklar açısından sakıncalı olabilir.

·         Alarm için cep telefonu yerine, pille çalışan saatleri tercih edin.

Ayrıca uyku kalitesini bozan burun tıkanıklığı, sinüzit, uyku apne sendromu, alerji, aşırı kilo, tiroid, kalp ve romatizmal hastalıklar gibi nedenler, vücudunuzun dinlenmesini önleyerek başka sağlık sorunları yaşamanıza neden olabilir. Bu nedenle kaliteli bir uyku istiyorsanız mutlaka genel sağlık kontrollerinizi yaptırın.

 

4-Doğru Beslenme


Yaşamak için mi yemek yemeli yoksa yemek yemek için mi yaşamalı?

 

 Fiziksel bedenimizi inşa etme sorumluluğumuzun yanı sıra, yediğimiz gıdalar zihnimizi de etkiler. Azami beden-zihin verimliliği ve tam anlamıyla farkındalık için, Yoga, lakto-vejetaryen bir beslenme programını önerir. Bu Yogik yaşam biçiminin ayrılmaz bir parçasıdır.


Yogik beslenme, vejetaryendir. Saf, doğal ve kolayca sindirilebilen gıdalardan oluşur, sağlığı korur. Basit öğünler, sindirime ve gıdaların özümsenmesine yardım eder. Beslenmeye ilişkin ihtiyaçlar beş kategoride toplanır: protein, karbonhidratlar, mineraller, yağlar ve vitaminler. Bir kişinin beslenme programını dengeleyebilmesi için, belli bir düzeyde beslenme bilimiyle ilgili bilgi sahibi olması gerekir. Doğadan, ilk elden, verimli topraklarda büyümüş (tercihen organik, kimyasallar ve zirai ilaçlardan özgür) gıdalar tüketmek şüphesiz beslenme ihtiyaçlarımızı daha iyi karşılar. İşlenmiş, rafine edilmiş ve fazla pişmiş gıdaların besin değerleri zarar görür.

Doğada besin zinciri olarak bilinen bir döngü vardır. Güneş, gezegenimizdeki tüm hayatın enerji kaynağıdır; bitkileri (gıda zincirinin en tepesi) besler, ki bu bitkiler vejetaryen hayvanlar tarafından yenilir, ki onlar da daha sonra başka hayvanlar (etoburlar) tarafından yenilirler. Besin zincirinin en tepesinde yer alan gıdalar, direkt olarak Güneş tarafından beslenirler ve yaşam kalitesini en çok arttıran özelliklere sahiptirler.

Besleyicilik açısından -İkinci el- olarak adlandırılan hayvan etinin doğada önemi azdır. Tüm doğal gıdalar (meyveler, sebzeler, tohumlar, kabuklu yemişler ve hububatlar) değişen miktarlarda farklı orantılarda zaruri besinlerdir ve protein kaynağı olarak, bedende kolayca sindirilirler. Bununla beraber ikinci el besin kaynaklarını sindirmek daha zordur ve insan metabolizması için daha az değerlidirler.

Pek çok insan yeterli protein alıp almadıkları hususunda endişelenir, ancak diğer unsurları önemsemezler. Proteinin kalitesi, miktarından çok daha önemlidir. Süt ürünleri, bakliyatlar, kabuklu yemişler ve tohumlar vejeteryanlara uygun protein sağlarlar. Halen pek çok Sağlık Birimi tarafından kullanılan yüksek protein ihtiyacı geçerliliğini yitirmiş ve bilimsel olarak laboratuvarlarda çürütülmüştür.

-Yaşamak için ye, yemek için yaşama- parolamız olmalıdır. Yemenin amacının, varlığımızı yaşam kaynağı ya da Prana ile doldurmak olduğunu anlamamız gerekir. Dolayısıyla Yoga öğrencileri için en iyi beslenme planı doğal taze besinlerdir.

Ancak gerçek bir yogik diyet bundan çok daha seçicidir. Yogi, gıdanın zihni ve astral bedeni üzerindeki zarif etkisiyle ilgilenir. Dolayısıyla fazla uyarıcı gıdalardan uzak durur, zihni sakin tutan ve zekayı keskin yapan besinleri tercih eder. Ciddi bir şekilde yoga yolunda yürüyen kişi et, balık, yumurta, soğan, sarımsak, kahve, çay (bitki çayları dışındaki), alkol ve ilaçlardan uzak durur ve tüketmez. Beslenme alışkanlığındaki herhangi bir değişiklik azar azar yapılmalıdır. Daha büyük porsiyonlarda sebze, hububat ve kabuklu yemiş yemeye başlayarak yola koyulun ve nihai olarak tüm et ürünlerini beslenme programınızdan çıkarın. Yogik beslenme, yüksek standartta bir sağlığa kavuşmanıza, zekanızın keskinleşmesine ve zihnin sükunete ulaşmasına yardımcı olacaktır. Yogik beslenme yaklaşımını anlayabilmek için kişinin 3 Guna (rajas, sattva and tamas) ve doğanın niteliklerine aşina olması gerekir.

5-Doğru Düşünce ve Meditasyon

Düşüncelerimiz bizi, bizde düşüncelerimizi yaratırız ve etrafımızda olan bitenleri şekillendiririz.

Bu sebepten her daim pozitif düşünce halinde olmalı ve enerjimizi dengelemeliyiz.

Düzenli meditasyon yaparak ; zihnimizi negatif düşüncelerden arındırıp, sessizleştirip , müdahalesizlik halinde seyredip sakinleştirip kontrol altına alabiliriz. Bu sayede zihin berraklaşıp Evrene olumlu mesajlar göndermeye başlar.

Pozitif düşünce ve meditasyon, ÖZ yolculuğumuzda bize doğru yolu gösterecektir.

 

Ne düşünüyorsak O'yuz. Bu en önemli noktadır. Bu sebeple olumlu ve yaratıcı düşünceler, güçlü bir sağlık ve barışçıl, neşeli bir zihne katkı sağlar. Zihin düzenli meditasyon uygulamaları ile mükemmel bir şekilde kontrol edilebilir. Bir gölün yüzeyi durgunken dibini açık bir şekilde görmek mümkündür. Bu, yüzey dalgalarla altüst olmuşken imkansızdır. Aynı şekilde zihin sessizken, hiçbir düşünce veya arzu yokken -Öz-ünüzü görebilirsiniz ve buna Yoga denir.

Zihinsel çalkalanmaları iki şekilde kontrol edebiliriz: İçsel ve dışsal konsantrasyon yoluyla. İçsel olarak -Öz- ya da -Ben- bilincine odaklanırız. Dışsal olarak -Öz- ya da -Ben- dışındaki herhangi bir şeye odaklanırız.

Örneğin golf oynarken, topu deliğe sokma düşüncesine odaklanmışken, diğer düşünceler yavaşlar ya da susar. Mükemmel bir konsantrasyon sağladığımızda iyi bir oyun oynadığımızı düşünürüz. Deneyimlediğimiz mutluluk, topu deliğe 18 kere soktuğumuz için değil, ama tam 18 defa mükemmel bir konsantrasyon sağladığımız için gelir. İşte bu gibi zamanlarda dünyanın tüm kaygı ve problemleri kaybolur.

Zihinsel olarak odaklanabilme hepimizin içinde var olan bir yetenektir; sıra dışı ya da gizemli bir durum değildir. Meditasyon bir Yogi tarafından öğretilmesi gereken bir şey değildir; zaten düşüncelerinizi kapatabilme yeteneğine sahipsiniz.
Bununla meditasyon arasındaki tek fark (olumlu şekilde), genel olarak zihnimizi dışsal objelere konsantre etmeyi öğrenmiş olmamızdır. Zihin tam anlamıyla konsantre olmuşken zaman sanki yokmuşcasına, farkına bile varmadan geçer. Zihin odaklanmışsa, zaman yoktur! Zaman yoktur, zihnin yarattığı bir şeydir. Zaman, yer, sebep ve tüm dışsal deneyimler zihnin yaratımlarıdır.

Zihin tarafından elde edilen tüm mutluluklar geçici ve akıp gidicidir; doğa tarafından sınırlandırılmıştır.
Sürekli mutluluk ve mutlak barış için, öncelikle zihni sakinleştirmeyi, konsantre olmayı ve zihnin ötesine geçmeyi bilmeliyiz. Zihnin odaklanmasını, içe, Ben'e yönlendirerek mükemmel konsantrasyon deneyimini derinleştirebiliriz. Bu -Meditasyon- durumudur.

Meditasyon Teknikleri
Meditasyon, kör bir insana renklerin açıklanamaması gibi, açıklanamaz bir deneyimdir. Tüm sıradan deneyimler; zaman, yer ve nedenlerle sınırlandırılmıştır. Bizim normal farkındalığımız ve anlayışımız bu sınırların üstesinden gelemez.
Geçmiş, şimdi ve gelecek gibi terimlerle ölçülen sınırlı bir deneyim transandantal(aşkın) olamaz.
Zaman kavramları aldatıcıdır, çünkü süreklilikleri yoktur. -Şimdi-; ölçülemez derecede küçük ve tutulamayacak kadar akışkandır. Geçmiş ve gelecek şimdide var olmazlar. İllüzyonda yaşarız.

Meditatif durum tüm bu sınırlamaları aşar. İçinde ne geçmiş ne gelecek vardır, sadece ezeli ve ebedi Şimdi’de Ben olma bilinci vardır. Bu sadece zihinsel hareketlilik sakinleştiğinde mümkündür. Buna en yakın deneyimleyebileceğimiz benzer paralel durum derin uykudur -ki derin uykuda da zaman, yer ve de neden yoktur. Ancak meditasyon derin uykudan farklıdır, çünkü ruhta derin değişiklikler yaratır. Meditasyon, düşünce dalgalanmalarını sakinleştirerek, zihinsel sükunet getirir.
Fiziksel seviyede meditasyon, bedenin büyüme ve iyileştirme anabolik sürecini sürdürür ve katabolik ve bozulma sürecini azaltır. Genellikle anabolik süreç 18 yaşına kadar üstün gelir. 18 ila 35 arası ikisi arasında denge vardır ve 35 den sonra katabolik süreç hakim gelir. Meditasyon katabolik bozulmayı azaltır. Bu beden hücrelerinin doğal alıcılıklarından kaynaklanır. Her bir vücut hücremiz içgüdüsel bilinçaltı tarafından yönetilir. Her birinin hem bireysel hem de ortak bilinci vardır. Düşünceler ve arzular bedene girdikleri zaman, hücreler harekete geçerler ve beden her zaman grubun beklentilerine boyun eğer. Bilimsel olarak ispatlanmıştır ki; pozitif düşünceler hücrelere pozitif sonuç getirir. Meditasyon zihne sürdürülebilir pozitif bir durum getirdiğinden vücut hücrelerini gençleştirir ve bozulmayı geciktirir.
Bir kimse meditasyonu öğrenemez, uyumayı öğrenemeyeceği gibi. Kişi her iki durumun da vuku bulmasını sağlar.

Meditasyon aşama ve tekniklerinde hatırlanması gereken bazı mutlak noktalar vardır.

Meditasyon Tavsiyeleri
1.Zaman, yer ve uygulamanın düzenliliği önemlidir. Düzenlilik zihnin aktivitelerini asgari gecikme ile yavaşlatmasını sağlar.
2.En etkili zaman dilimleri şafak vakti ve günbatımı zamanlarıdır, bu zaman dilimlerinde atmosfer özel bir ruhani güçle yüklenmiştir. Eğer bu vakitlerde meditasyon yapmak olanaklı değilse, günlük işlerden uzak kalabileceğiniz, zihnin sakin olmasının olası olduğu bir zaman seçin.
3.Meditasyon için ayrı bir odaya sahip olmaya çalışın. Meditasyon tekrarlandığı müddetçe güçlü vibrasyonlar bu alana yayılacaktır ve böylece barış ve arılık hissedilecektir.
4.Otururken Kuzey ya da Doğuya doğru oturun böylece hayırlı manyetik titreşimlerden faydalanırsınız. Sabit, rahat, bağdaş kurmuş bir şekilde oturun, omurga ve boynunuz dik olsun ama gergin olmasın.
5.Başlamadan önce zihne belli bir zaman dilimi için sakin olmasını söyleyin. Geçmiş, şimdi ve geleceği unutun.
6.Bilinçli bir şekilde nefesi düzenleyin. İlk önce 5 dakikalık karın nefesi ile başlayın ve beyine oksijeni getirin. Daha sonra yavaşlayın ve fark edilmez bir hıza getirin.
7.Ritmik bir şekilde nefes alıp vermeye devam edin. 3 saniyede nefes alın ve 3 saniyede nefes verin. Nefesin düzenlenmesi, aynı zamanda prananın akmasını ve hayati enerjiyi düzenler.
8.Başlangıçta zihnin gezinmesine izin verin. Etrafta oradan oraya atlayacaktır, ancak nihayetinde prananın konsantrasyonu ile beraber konsantre olacaktır.
9.Zihni sessiz olmaya zorlama, bu ek hareketli beyin dalgalarının devreye girmesine sebep olacaktır ki bu durum meditasyonu engeller.
10.Zihnin dinlenebileceği bir odak noktası bulun. Doğal olarak entelektüel olan insanlar için bu kaşlar arasında yer alan üçüncü göz çakrası olabilir. Duygusal insanlar için solar pleksus ya da kalp çakrası olabilir. Bu odaksal noktayı hiçbir zaman değiştirmeyin.
11.Nötr veya hareketsiz bir objeye odaklanın ve bu imgeyi konsantrasyonunuzun merkezinde tutun. Eğer bir mantra kullanıyorsanız zihinsel olarak tekrarlayın ve nefesle koordine edin. Eğer kişisel bir mantranız yoksa, Om mantrasını kullanın. Mantrayı hiçbir zaman değiştirmeyin.
12.Tekrarlamak, düşünceleri saflaştırır, ses titreşimleri düşünce titreşimleriyle birleşir.
13.Tekrarla beraber ikilik yok olur ve Samadhi, ya da üst bilinç durumuna ulaşılır. Sabırsız olmayın bu uzun zaman alır.
14.Samadhi durumunda kişi Bilen, Bilgi ve Bilinenin bir olduğu tam mutluluk noktasında bulunur. Bu üst bilinç aşaması tüm kader ve inanç mistiklerinin ulaştığı noktadır.

Eğer her gün yarım saat meditasyon yaparsanız, hayatla barış içinde yaşar ve ruhsal güçle yüzleşirsiniz. Meditasyon en güçlü zihinsel ve sinirsel ilaçtır. Adanmış enerji, meditasyon esnasında özgürce ustasına akacaktır ve zihin, sinirler, duyu organları ve beden üzerinde iyi huylu bir etki gösterecektir. Sezgisel bilgi ve ebedi mutluluk krallıklarının kapısını açacaktır. Zihin sakin ve düzenli bir hale gelecektir.